KADINLARA DİŞİ DEĞİL KİŞİ OLARAK BAKAN BİR TOPLULUK: TAHTACILAR
*Öznur TANAL
Canlar Merhaba,
Bu yazıda Anadolu Aleviliğinin güçlü temsilcilerinden Tahtacıların kadına bakışını dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım ve birbirinden ayrılmaz bu iki inancın duruşunu Tahtacılar üzerinden örnekleyeceğim.
"Aleviler yiğit, çalışkan ve doğaya saygılı insanlardır. Allah'ın yarattığı tüm canlıları severler. Kadını ikinci sınıf vatandaş sayarak, bir mal gibi görerek, ona şüpheyle bakarak, insan yerine koymayarak, kapalı kapıların arkasına hapsetmez, kadına güvenirler. Bekir COŞKUN Hürriyet 15 Ocak 2008"
Çünkü Tahtacılar bütün Anadolu Alevileri gibi kadını dişi değil kişi olarak bakar. Kadın, kendisine saygı duyulan, fikirleri önemli olan bir kişiliğe sahiptir. En hayati kararların altına imza atılırken kadının fikri mutlaka alınır. Hatta tıpkı Türk boylarında dünden bugüne olduğu gibi belirleyici olan kadındır.
Kadını erkekten ayırmaz, "aslanın erkeği de aslan, dişisi de" sözünü ilke edinirler. Alevi kadını namus anlayışı olarak Anadolu'nun tüm kültürleri kadar alnı aktır. Kadın - erkek ayrımcılığının kınanır, insana insan olarak değer verilir.
Alevi kadınları giyinme, karşı cinsle iletişim, vb. gibi konularda toplumun diğer kesimlerine göre daha serbesttir. Öyle ki dünyanın hiçbiryerinde olmayan bir uygulama ile Tahtacı kadını cemlerde ve muhabbetlerde samaha kaldıracağı erkeği seçip niyazla davet etme hakkına sahiptir. Ayrıca onlar her şeyin bu dünyada olduğuna inanan öğretiden olsa gerek öbür dünyada ayaklarının altında olacağı müjdelenen cenneti bu dünyada yaşamayı yeğlerler.
Kadınlarını incitmezler. Hz. Ali'nin "Haksızlıklar karşısında eğilmeyiniz!" sözünü kendilerine rehber edip haksızlıklara başkaldıran Tahtacı Türkmenler yüzyıllardır egemen kültür tarafından baskılara uğrasalar da hasımlarını bile incitmediler ki kadınlarını incitsinler. Onların doğa gibi üretken ve bereketli bedenlerini çağdaş, insancıl düşüncelerini barındıran zihinlerini kutsarlar.
Aleviliğin insana değer veren öğretisi en çok kadınlarına verdikleri değerin aynası eylemlerinde görülür. Onlar için yârin yanağından gayrısı anadır, bacıdır, candır.
Daha yakın zamanlara kadar kadınlar esir pazarında alınıp satılırken Tahtacılarda yüzyıllardır kadınla erkekler eşit haklara sahiptir. Bu nedenle tek eşlilik egemendir, imam nikâhı, hülle, muta nikâhı gibi uygulamalar yoktur. Erkek haklı nedenler olmadıkça, hele ki tek bir sözle; "Boş ol" diyerek eşini boşayamaz. Mirasta da kadın erkek aynı eşit haklara sahiptir. Mustafa Kemal Atatürk'ün kadınlarla ilgili devrimlerinde bu toplulukları çok yakından incelediği bilinmektedir.
Alevilikte kadınla erkekler arasında haremlik selamlık, kaçgöç ve bu amaçla örtünme de yoktur. Yüzlerini erkeklere göstermekten çekinmez, saçlarını da doğanın olumsuz koşullarından korumak için ve isterlerse kapatırlar. Tahtacı kadınına göre namus ve onuru korumanın yolu kapanmaktan, kaçgöçten değil, bilinç, edep ve erkândan geçer. İnsanı insan yapan değerler her şeyden önce sevgi, bilgi ve özgür iradedir.
Hacı Bektaş-ı Veli'nin şu dizeleri adeta bunun en güzel anlatımıdır: Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilindeHakk'ın yarattığı her şey yerli yerindeBizim nazarımızda kadın erkek farkı yokNoksanlık eksiklik senin görüşlerinde
Çocuklarının eğitiminde de kız erkek ayrımı yapmaz, Hacı Bektaş-ı Veli'nin "Yalnız erkek çocuklarınızı değil kız çocuklarınızı da okutunuz. Çünkü erkek çocuğu okutursanız yalnız kendisini kurtarır. Kız çocuğunu okutursanız hem kendini, hem aileyi, hem de toplumu kurtarır" sözüne koşulsuz inanarak özellikle kızlarını okuturlar. Hz. Ali'nin "Çocuğunu senin yaşadığın zamana göre değil çocuğunun yaşayacağı zamana göre yetiştir" sözü de eğitimde en önemli ilkelerinden biridir.
Pir Sultan Abdal'ın;
"Gel benim ey güzel servi çınarım
Yüreğime bir od düştü yanarım
Kıblem sensin, yüzüm sana dönerim
Mihrabımdır kaşlarının arası..." dediği bu değerli kadınlar günlük yaşamdan ibadete, düğünden cenazeye yaşamın her alanını erkekle yan yana yaşarlar. Cemlerde dedenin karşısına birlikte çıkar, erkekler gibi şikâyet ve dileklerini dile getirir, herkes gibi konuşur, sorar, öğrenir ve öğretir. Sesi güzel olan cemlerde deyiş duvaz-ı imam, nefes, koşma söyler, biliyorsa saz çalar, eşleri gibi bade içer, samah dönerler. Ölüm olduğunda en güzel ağıtlar onların yüreğinden dökülür. Bu nedenle çok sayıda Alevi kadın halk aşığı vardır.
Tahtacı kadınları genellikle modern görünüşlü, ak benizli, topak burunlu, renkli gözlü, güzel kadınlardır. Bu hallerinden etkilenen Ömer Bedreddin UŞAKLI bakın bunu dizelere nasıl dökmüş;
TAHTACI GÜZELLERİ
Güneşi baltalarının ucunda taşıyarak
Buradan daha çok uzak bir ormana gidiyor
Tahtacı güzelleri.
Kırmızı, al, yeşil, mor fistanları rüzgârın elinde bir bayrak;
Gür siyah saçlar, gümüş paralarla karışık omuzlara dökülmüş,
Çam kokusuyla dolu, taşkın göğüsler açık,
Türkülerle gidiyor, Tahtacı güzelleri.
Al, kırmızı, yeşil, mor fistanları rüzgârın elinde birer bayrak,
Semiz katırlarıyla yapraklara basarak,
Ormanlardan ormana,
Türkülerle gidiyor, Tahtacı güzelleri.
Yemyeşil ormanların baştacı güzelleri.
Onların çalışkanlık, doğruluk, kadına verilen değer, hayatı hakkını vererek yaşama, inancının arkasında durma ve en önemlisi sahip oldukları sevgi kültürü gibi evrensel değerlerinin sonsuza dek yaşaması ve tüm insanlığı sarması dileğiyle saygılar sunarım.
Kadınlar kendilerinin farkına vardığında dünyanın, doğanın ve demokratik, laik Türkiye Cumhuriyetin geleceğinin onların güzel ellerinde yücelecektir.
Kadının bereketi üzerinize olsun.
7 Mart 2008 ANTALYA
*Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Folklor Araştırmacısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder